Arama sonuçlarınız
plaza cubes hazır ofis

Hazır Ofisi Daha Önce Duymuş Olsaydım…

Uzun seneler boyunca farklı firmaların pazarlama departmanında çalıştıktan sonra eşimin şirketindeki yeni pozisyonu nedeniyle çoluk çombalak 3 seneliğine İngiltere’ye yerleştik. İşten ayrılamam, evde oturamam, çaya-kahveye gidemem derken yepyeni kapılar açıldı önümde. 2 sene önce Türkiye’ye geri döndük. Ve ben artık hiç aklımda yokken mutlu bir freelance metin yazarıyım…

Önceleri evden çalışıyordum. Ne keyifliydi anlatamam. Pijama, eşofman, neyle rahat ediyorsam onunla oturup işimi yapabiliyordum. Zaten yazdıklarımı maille attıktan sonra müşteri ile buluşma mecburiyetim de yoktu. Hem onlar da vakitsizlikten, toplantı yapmak istediklerinde kendi ofislerine çağırıyorlardı. Sıcacık evimde çayımı demleyip, taze taze yudumlarken yazılarımı keyifle yazıyordum. İşlerim de iyi gidiyordu hani. Bir müşterim bir başkasına öneriyor. O da diğerine… Yeni müşteriler geldikçe demli çayın tadı da bir başka oluyordu. Nasılsa maille hallediyorum diye iş için ayrı bir telefon numarası da almamıştım. Kartvizitimde özel numaram yazıyordu.

home offfice evden calisan kadin

İşler arttıkça keyfim de artıyordu artmasına ama karışıklıklar da artmaya başladı. Özel telefonumu kullandığım için çalan telefonları iş yeri adı söylemeden sadece “efendim” ile açıyordum. Bir de bakmışım bir müşteri. Yani telefonlara bakarken boş bulunup profesyonelce yaptığım işi yansıtan bir profesyonellik sergileyemiyordum bazen. Evden çalışıyordum ya… Baktım o gün vaktim var, sinemaya gidiyordum. Patlamış mısır eşliğinde filmin tadını çıkardıktan sonra, önemli bir müşterinin film esnasında birkaç kez aradığını görüyordum. Toplantıdaydım açamadım hikayesini her zaman söyleyemiyorsunuz tabii. Müşterilerin birçoğu da zaten evden çalışma fikrine hala soru işaretleri ile bakıyordu. Bir ofis adresi olsun istiyorlardı… Tabi bir de kargo derdi var. Çok yoğunsunuz ama kalkıp evrak, fatura, vb… şeyler için kargoya kadar gitmeniz gerekiyor. Yakınınızda bir şube yoksa trafik, otopark sorunu da cabası… Bir de baktım işler yoğunlaştıkça evden çıkamaz, insan yüzü göremez, temiz hava alamaz olmuşum; inanın, abartmıyorum. Sabah çayımı demleyip bilgisayar başına geçiyordum. Bir bakmışım çocukların okul dönüş saati olmuş bile. Camdan dışarı bakıp da havanın nasıl olduğunu bile fark etmeden geçen bir gün… Çalan kapı, arayan arkadaşlar, iyileştin mi diye soran annem, çaya çağıran komşular, evde olduğum için vaktimin olacağını varsayan kocamın “sen halledersin” diye bana bıraktığı evle ilgili işlere koşturma… Yani evden çalışamıyordum artık. Çalışıyordum da yeterince çalışamıyordum. Başlangıçta işler azken keyifliydi ama yoğunlaştıkça asosyal biri oldum çıktım. Ben de karar aldım. İnterneti olan bir kafede (reklama girmesin diye isim vermiyorum) çalışırım dedim. Kaptım bilgisayarı doğru kafeye… Fark ettim ki ofis sandalyelerinin farklı olmasının bir sebebi varmış. Saatlerce hiç de ergonomik olmayan kafe sandalyesinde otura otura bel ve sırt ağrılarım başladı. Uzun uzun oturmak için yapılmış sandalyeler değiller tabi. Şöyle koltuğa otursam dedim. Onlar da içlerine gömülüp sohbet etmek için yapılmışlar. Koltuğa gömülmüş bir halde önünüzdeki sehpanın üstüne koyduğunuz bilgisayarda çalışmaya kalkınca olmuyor. Birkaç fincan çayla, kahveyle saatlerce oturmaktan utanır hale geliyorsunuz bir süre sonra. Tabi bir de gelen müşteri telefonlarına cevap vermek var. O sırada “Bu sandalye boş mu?” diye soranlar, düşen kırılan bardaklar, gülerek sohbet eden gençler… “Telefon gelmeden önce neredeydiniz siz?” diye de soramıyorsunuz ki!

Sosyal medya ajansı olan bir arkadaşım var. Nişantaşı’nda bir ofisteydiler, olmadı Maslak’a geçtiler. Ofis mi kiralasam diye düşünmeye başlamıştım. Tesadüf bu düşüncelerle boğuşurken bu arkadaşımla bir öğlen yemeğinde buluştuk. Size anlattığım konularda ona da dert yandım. “Sizin ajans kadar büyük değilim ki ofis kirası altından kalkayım” diye dertleninceee… Yepyeni bir seçenekle tanıştım. Meğer artık arkadaşımın ajansı da kendi ofisini kullanmıyormuş. Hazır ofis! Sanal ofis! Coworking! Adına ne derseniz deyin. Böyle bir seçeneğim vardı da ben neden bilmiyordum? Sanal ofis fikrini çok sevdim. Ondan haberim olsaydı işin başlangıcı için evden çalışırken iyi bir seçenek olurmuş. Bir sanal ofis kiralasaymışım iş için bir ofis adresim, onların cevapladığı ve anında bana yönlendirdiği bir telefon numaram olacakmış. Üstelik kargolarımı, hatta tebligatlarımı teslim alacaklarmış. Bir de ihtiyaç duyarsam, ofis ve toplantı odası da veriyorlarmış. Bu sanal ofis ya da hazır ofislerde birkaç kişiyle başlayıp, işlerini büyüten başarı hikayelerini de duydukça iyice heveslendim. Bu imkanlardan neden daha önce haberim olmadı ki!

hazır ofis co-working space

Arkadaşım yaklaşık 1 yıldır bir hazır ofisteymiş. Dünya varmış diyor, başka bir şey demiyor. Ben evden çalışmakla ilgili neden dert yandıysam, hazır ofisin bir çözümü var. Bir kere ofisin tüm o gözümü korkutan angaryaları yok; elektriğini bağlat, suyunu bağlat, ısınmasını takip et, sifon akıtırsa tamirci peşinde koş, bir bardak çay için şekerini, çayını, doğalgazını takip et, tam çıktı almak istediğinde yazıcının toneri bitsin, ozalitçi ara, kurye tek bir paket için gelmeye dudak büksün… Tüm bunlar düşünülmüş, gümüş bir tepsi içinde sunuluyor. Üstelik sosyalleşme şansınız da var. Çünkü karşınızda, sağınızda, solunuzda, alt katta, üst katta sizin gibi çalışan birçok kişi var. Hatta o kişilerle arkadaş olma şansı yakaladığınız gibi yeni iş imkanları da yaratabiliyorsunuz. Çok da fazla aramadan farklı farklı sektörlerden farklı farklı arkadaş, müşteri, iş ortağı bulma şansı ayağınıza gelmiş… “Bana düşen sadece işimi yapmak. İnsan daha ne ister ki?” diyor arkadaşım… Ben kim miyim? Hazır ofis fikrine hayran kalmış, sizlerle paylaşmadan edememiş bir kelime sihirbazı… Yoksa siz hala hazır ofis nimetlerinden yararlanmayanlardan mısınız? “Geç olsun da güç olmasın” derler.

(Visited 66 times, 1 visits today)

Listeleri Karşılaştır