Aradığınız Müşteri Yanı Başınızda Olabilir
27 Şubat 2015, 18:27 PM
O hazır ofisin kapısından içeri ilk kez bu sabah girmiş olabilirsiniz… Belki de uzun süredir o ofisi kullanıyorsunuz. Ofis hazır olabilir ama siz hazır mısınız? Çalışmaya değil elbet! Hazır ofisi kendiniz ve işiniz için bir avantaja çevirmeye… Ya da şöyle sormak daha doğru olacak: Hazır ofisin sizi bekleyen nimetlerinden faydalanmaya hazır mısınız?
Uzun uzun hazır ofisi anlatmayacağım. Onu birkaç kez yapmıştım zaten. Bugün hazır ofis komşularınızı arkadaştan öteye taşımak için neler yapabileceğinizden bahsetmek istiyorum. Tabi aşağıdaki grafiğin ilk 2 maddesindeki %77 ya da %72’in arasında olmak bana yeter demiyorsanız…
Siz dışa dönük biri olmayabilirsiniz, konuşmayı başlatmayı sevmeyebilirsiniz, yeni kişilerle tanışmak istemiyor olabilirsiniz… Ekran başında çalışıp evden işe- işten eve felsefesi tam size göre olabilir… Ama işinize göre olamaz diye düşünüyorum. Tabi sözüm meclisten dışarı. Siz şu her bağlantısını tatlı tatlı iş olanaklarına çevirenlerden olabilirsiniz. Tatlı tatlı olması da önemli tabi…
Hadi öyleyse… Şöyle bir silkelenelim birlikte. Kafanızı hazır ofisinizden dışarı uzatıp ya da başınızı ekrandan kaldırıp bir bakın bakalım. İşte o göz göze geldiğiniz kişi belki de en büyük müşteriniz olacak. Ya da şu hararetle bir şeyler anlatan var ya… O sizin ajans arayışınızın sonu olacak.
Utangacım diyebilirsiniz… En azından gözünüzü kulağınızı dört açıp etrafınızın farkına varmayı ve gülümsemeyi becerebilirsiniz değil mi? Ya da bundan bir adım ötesini, sohbet etmeyi? Fırsatçı gibi görünmek istemiyorum. Rahatsız etmek istemiyorum da diyebilirsiniz… Çok doğru! Ben de böyle olmanızı istemiyorum. Birkaç küçük adımla yeni dostlara, yeni işlere merhaba demek isteyenler okumaya devam etsin!
Güne “merhaba” ile başlayın…
İçten bir merhaba tüm buzları çözer, keyifli sohbetleri başlatır… Sohbet sohbeti açar, konu mutlaka ne iş yaptığınıza gelir… Bunun neresi fırsatçılık? Neresi rahatsız edici? Konuyu siz açmadıktan sonra… Açıldıktan sonra da “bana göre iş var mı?” diye sormadığınız sürece… Sadece sohbeti doğal akışına bırakın. Karşınızdaki kendini müşteri adayı olarak görmesin yeter. Yarın mutlaka o size merhaba diyecektir.
Tanıdık birinin yardımı paha biçilmez!
O merhabaların, günaydınların sabah çaylarında, öğlen yemek aralarında koyu sohbetlere dönüşmesi an meselesi. Hangi arkadaşınız işiniz için fikir danışmanızı, yapabilecekleri bir şey varsa yardım ya da destek talebinizi garipseyebilir? Ya da siz yardım teklif ettiğinizde reddedebilir? Hemen masanızın yanı başında farklı alanlarda çalışan farklı arkadaşlarınızla fikir alış-verişinde bulunmak hatta karşılıklı iş yapabilmek için ne büyük fırsat! Size ilham veren, destek olan birine siz de ilham verin, destek olun… Daha açık söylemek gerekirse “dostlar alışverişte” olsun!
Bilgi paylaştıkça çoğalır!
İşiniz de… Bildiklerinizi kendinize saklamayıp paylaştığınızı gören çoğu kişi sizinle kendi bildiklerini paylaşacaktır. Her paylaşım işle ilgili olmak zorunda değil. Ama en yaratıcı fikirler hiç ummadığınız anda, ummadığınız bir konudan bahsederken hayat bulabilir… Sabah çayınızı ya da kahvenizi yudumlarken sohbet ettiğiniz kişilere karşı sadece kendiniz olun. Bilgisayarda çalışırken klavyede bir şeyin kısa yolunu öğrettiğiniz bir kişi, size farklı ufukların kapısını aralayıp yepyeni kişilerle karşılaştırabilir… Büyüklüğü ya da konusu hiç önemli değil. Yeter ki paylaşın… Bilgi paylaştıkça değer kazanır. İşiniz de…
Hazır ofisin açık ortamında minik reklamlar, dev adımlara dönüşebilir.
Reklam demeyelim de promosyon diyelim, daha doğru olacak. Kahve makinesinin yanına, ortadaki sehpaya markanızın logosu olan kalem, logolu not defterleri bırakmak reklam mı kokuyor? Evet ama düşünün bir… Kahvesini yudumlarken yanında kalem olmadığı için önemli bir notu alamayacağını düşünen biri kaleminizi alıp not aldığında “hayatını kurtaran” olarak geriye sizin kaleminiz kalacak. Kim buna reklam olarak bakabilir ki! Sadece minnettar olabilir. Yeter ki sizin “reklam” dediğiniz şey “ihtiyaç” olsun…
İşinizi seviyorsanız bunu bilmeyen kalmasın…
İşini seven birinden daha etkili çalışan bir başkası olamaz. İşini sevmek başarı getirir. Ve bunu herkes bilir. O halde bırakın işinizi ne kadar sevdiğinizi bilsinler… Sohbetlerde işinizden şikayet etmek yerine, işinizi nasıl şevkle yaptığınızdan, yaparken nasıl keyif aldığınızdan bahsedin. Rol yapın demiyorum, sadece olumlu yönleri dillendirin. Belki de çevrenizdekilerin sizin yaptığınız işle hiç ilgisi olmayabilir ama sizi önerebilecekleri birilerini tanıyor olabilirler. İşinizin ışığı yüzüne vurdukça sizi önerenler de çok olacaktır.
Ortak aktivitelerin Kamber’i olun
Doğum günü kutlaması mı var, ya da bir sosyal sorumluluk projesi? Hafta sonu pikniği? Hediye çekilişi? Bu tip tanışma, kaynaşma fırsatlarını kaçırmayın. Dahil olun, gönüllü olun, organizasyonunda yer alın. Bir iş fırsatına dönüşmese bile eğlenmiş olursunuz fena mı?
Dünyanın merkezi olmadığınızı da unutmayın…
Tüm bunlar bir çırpıda olacak şeyler değil. İlişkiler emek ister. Odanızdan dışarı çıkın, ekrandan başınızı kaldırın ve güne merhaba ile başlayın. Ama… Unutmayın kaliteli tek bir sohbet ya da ilişki onlarca yüzeysel ilişkiden daha iyidir. Adım adım ilerleyin. Dünyanın merkezine kendinizi oturtmayın. Sadece kendinizi anlatmak yerine, başkalarını da dinleyin. Onların neler yaptığını bilmek de ufkunuzun genişlemesini sağlayacak, size yepyeni fırsatlar sunacaktır.
Belki de bunları okurken hiç biri size göre değil gibi geldi. Oysa hazır ofis size gerekli ortamı hazır olarak sunuyor! Siz sadece güne merhaba ile başlayın. Sıcak bir merhabaya karşılık verecek birileri mutlaka çıkacaktır!